İLETİŞİM

İletişim konusu tüm insanlar için çok önemli bir konudur. İletişimi genel olarak kişilerin birbirlerini anlaması olarak tanımlayabiliriz.
Bununla birlikte iletişim “kişiler arasında, duygu, düşünce, bilgi, haber alışverişi, duygu, düşünce, bilgi ve haberlerin, akla gelebilecek her türlü biçim ve yolla kişiden kişiye karşılıklı olarak aktarılması” da diyebiliriz.
Aileler olarak en büyük hatalarımızdan birisi çocuğumuzu anlamayı denememek ve onun her şeyi anlamasını beklemektir.
Otizm ile yolu kesişen bir çocuğun en çok ihtiyaç duyduğu şey iletişim kurabilmektir. Çocuğun iletişim becerileri ne kadar gelişirse çocuk kendisini o kadar rahat ifade eder ve karşısındaki kişilerin duygu ve düşüncelerini anlayarak çevresi ile etkileşimde olur.
Çocuklar bu noktaya ulaştığında zor öğreniyorlar algısı yıkılır. Okuma yazma öğrenirler, şarkılar mırıldanırlar, duygularını ifade etmeye başlarlar ve yaşama katılırlar.
Esasen otizm de en önemli ve temel konu iletişimdir.
İletişim olması gerektiği gibi olmadığı sürece yapılmaya çalışılan şey çocuğa belirli davranış kalıplarını, nesneleri ve kelimeleri ezberletmekten öteye gidemez. Bununla birlikte sürekli birisi tarafından yönlendirilmeye alışmış bir çocuk yönlendiren birisi olmadığın da hiç bir şey yapamaz. Aynı şekilde hayattaki her şey ezberlenemeyeceğinden yeni bir durum ile karşılaştığında ne yapacağını bilemez.
Otizm ile tanış olan ailelerin çoğunun dert edindiği şey çocuğun konuşmamasıdır. Hal bu ki asıl sorun çocuğun iletişim kuramamasıdır.
Konuşmak iletişim kurmak değildir. Neden mi? İletişimi genel olarak kişilerin birbirlerini anlaması olarak tanımlayabiliriz demiştik. Bu noktada bazı sorular soralım;
Konuşan her insan karşısındakini anlayabiliyor mu?
Kavgalar hep konuşan insanlar arasında olmuyor mu?
Konuşarak herkesle anlaşabiliyor muyuz? Ya da derdimizi anlatabiliyor muyuz ?
İletişim çift yönlü olduğunda anlam kazanır. Yani ne anlattığımız kadar karşımızdaki kişinin ne anladığı da önemlidir.
Evet, Konuşmak demek iletişim kurmak demek değildir. Otizmle tanış olmuş aileler iletişim konusunu büyük oranda konuşmak olarak ele alıyorlar. Böyle bir çocuk genellikle ilerleyen yaşlarda konuşmaya başladıklarında ise aileler bu defa çocuklarının akıcı konuşamadığını, sohbet başlatamadığını, çevre ile ilişkilerinde farklı göründüğünü bazı şeyleri yapabildiğini ama bazılarını yapamadığını dile getirip tüm bunları otizmin etkileri olarak nitelendiriyorlar. Bu olumsuzlukların sebebi iletişim konusunun es geçilmesidir.
Peki, iletişim kuramayan çocuklar duygularını ve düşüncelerini nasıl ifade ederler?
İterler, çekerler, bir nesneyi atarlar, ağlarlar, öfkelenirler ve öfkeli davranışlar sergilerler, içlerine kapanırlar. Bu davranışların tamamı çocuğun ailesini üzer. Bu noktada bazen aileler çocuklarının kasıtlı olarak kendilerini üzmek ve kızdırmak için bunları yaptığını da düşünürler.
Hal bu ki bunların hepsinde çocuğun yapmak istediği şey sadece iletişim kurmaktır. Duygularını, düşüncelerini ifade etmeye çalışmaktır.
Çocuklara nasıl iletişim kurabileceği (yani kendi isteklerini, duygularını, düşüncelerini nasıl ifade edebileceği ve başkalarının isteklerini, duygularını, düşüncelerini nasıl okuyacağı ve değerlendireceği) öğretilmediği için otizmle tanış olan çocukların kendi yaşamlarını idame ettirebilecek hale gelmeleri maalesef imkansızlaşmaktadır.
Otizmle tanış olmuş bir çocuğa yapılabilecek en büyük kötülük ona kartlardan kavram ve duygu ezberletmek, komut çalışmak, sürekli boyamalar yaptırmak, hayatını masa başında seanslardan ibaret kılmak, davranışlarını etiketlemek, .çocuğu yapamadıklarının bir toplamı olarak görmektir.
İnsan sosyal bir varlıktır ve içgüdüsel olarak sosyal davranır. Nasıl iletişim kuracağı öğretilmemiş bir çocuk bazen, kendi iletişim yollarını kendisi zorlar ve anlaşılmadıkça da davranışlarının şiddeti artar. Böyle durumlarda da bu defa sakinleştirici ilaçlara başvurulduğunu biliyoruz.
Temel sorun iletişimdir.
Yani çocuklarımıza doğru iletişim kurmayı öğretmek ve böylece; duygu ve düşüncelerini ifade edebilmesini, başkalarının duygu ve düşüncelerini değerlendirebilmesini, bunlara uygun ve doğru tepkiler verebilir hale gelmesini sağlamak zorundayız.
Şunu unutmamak gerekir ki çocuk doğru iletişim kurmayı öğrendiğinde, kendi duygu ve düşüncelerini doğru bir şekilde ifade ettiğinde, karşısındaki herkesin duygu ve düşüncelerini doğru değerlendirdiğinde otizmle tanış olan ailelerin üzüldüğü davranışlar ve durumlar ortadan kalkmaktadır ve çocuk kendi başına hayatını idame ettirebilir hale gelmektedir.
İletişim konusunu konuşma olarak ele almayıp doğru olarak ele almamız hayati derecede önemlidir.
Otizm konusunda en büyük zorluk; ailelerin çocuklarının gelişim göstereceğine inanmaması ve bu gelişimin bir sınırının olduğuna inanıyor olmasıdır. Bu noktada vebal onlara bunu aşılayan profesyonellerindir.
İletişim konusu ailelerin bizzat Üzerlerinde çalışmaları gereken bir konudur.
Bu konuya gerekli özen gösterilmez ise, nereye gidildiğinin, kimden ve hangi yöntemle destek alındığının, ne yapıldığının pek bir önemi yoktur. Bu konuya özen gösteren ve çalışan bir aile otizm konusunda çalışan ve destek aldığı profesyonellerin otizm ile tanış olmuş çocuklara verdikleri zararı ve çocuklarının nasıl önünün tıkandığını da bizzat görecektir.
İletişim konusunda oluşturulmuş içeriğimiz bilgi ve deneyimlerimize dayanmaktadır. Yani tecrübe edilmiştir.
Bunları yazan biz, biz bunların hepsini yaşadık.
Yazının başında bir resim görüyorsunuz. Elinde sihirli değneği olan Babil'li bir doktor kendisi. Yaşamdaki her şeyi ters yüz etmeyi bilen ve öğreten bir doktor.
Faydalı olması temennisi ile deyip destek almak isteyen ailelerle başlıyoruz.
Yazı Veli'nin El Kitabı isimli kitapçığımızın ön söz kısmından alınmıştır.
Sağlıkla kalın.