top of page

PANDEMİDE KAÇAN FIRSAT (2)



Pandemide neler yapabilirdik mesela?


Özellikle yetişkin diyebileceğimiz yaşta olan çocuklarımızı etrafta boşalmışken, parklara götürebilirdik. Orada salıncağa bindirebilirdik. Kaydıraktan kayabilirdik, Ne kadar mutlu olurlardı. Kahkaha atarlardı.


Onlarla top oynayabilirdik.


Kâğıttan gemiler yapar ve onunla birlikte parktaki havuzda yüzdürebilirdik.


Uçurtma yapabilir ve uçurabilirdik,


Hava sıcaklığı üşütecek derecede değilse çıplak ayak deniz kenarında kumsalda yürüyebilirdik.


Denize girmeyi deneyebilirdik, Çamurdan şekiller yapabilirdik. Beyaz taşlar ya da deniz kabuğu toplayabilirdik,


Deniz yoksa kıra çayıra gidebilirdik, Çiçek toplar, ağaçlara sarılırdık,


Oda mı yok? Otobüslerde boştu gezebilirdik.


Evde varsa ilgisini çeken hatta canımızı da sıkan nesnelere ilgisi o nesneleri de yanımıza alırdık kendini güvende hissederdi.


Beni anlıyorlar derdi iletişimin kapısı açılıverirdi.


Güzel olurdu.


Belki yapanlar vardır.


İletişim demişken zor mu çocukları anlamak?


Eğer çocuğumuzla iletişim sorunumuz var ise bunu çözmemiz gerekir. Bu biz ailelerin çözmemiz gereken bir problemdir. Bunu es geçerek ona bir şeyler öğrensin diye uğraşmak bu sorunu ötelemek, önemsememek ileride bu sorunun daha büyümüş bir halde karşımıza çıkartacaktır. Sokakta, Okulda veya başka bir yerde. Hem de sık sık ve defalarca.


İletişim sorununun temelinde; çocuğumuzu anlamaya çalışmamak ve her şeyi onun anlamasını beklemek yatıyor demiştik. Bunu biraz açalım hem de kendi bakış açımızı daha net ortaya koymuş olalım.


Bize göre otizmli çocuk düzeltilmesi gereken bir çocuk değil anlaşılması gereken bir çocuktur. Hassasiyetlerinin azaltılması, doğru şekilde desteklenmesi halinde örnek alınması gereken insandır onlar.


Neden mi?


Basit bir örnek verelim. Karşılıklı oturup çalışan bir çocuk ve bir anne düşünelim. Anne masaya birkaç kâğıt para koymuş olsun. Ve eklesin bak bu para.


Anne çocuğa bana parayı ver desin. Çocukta alsın ve versin. Güzel mi? Güzel.


Anne çocuktan para istedi çocukta verdi.


Al diyoruz alıyor, ver diyoruz veriyor.


Aradan zaman geçsin çocuk biraz büyümüş olsun aynı anne her isteyene çocuğunun para vermesini nasıl karşılar? Ya da başka bir şeyi.


Herkese her zaman para verilmez der değil mi.?


Peki bunu ona öğretti mi ?


Hayır.


Başkası öğretti mi?


Hayır.


Anne ona öğrettiğini, kendisine benzettiğini sandı.


Biz nasılız peki böyle durumlarda?


Birinden para isteriz o kişi verebilecek durumdayken vermek istemeyiz, yok deriz. Bana gerekli deriz. Bazıları Keşke sabahtan uğrasaydın bizim kuzene verdim der. Yani yalan söyler. Sana para vermek istemiyorum deme dürüstlüğünde bulunmaz. Çünkü kırmak istemez.


Aynı insan aradan beş dakika geçince cömertlikten, insanların bencilliğinden dem vurabilir. Hatta misafiriz bu dünyada hiçbir şey bizim değil de diyebilir.


Çok modern yaşama dair yaklaşımlardan ya da dini esaslardan dem vuran sözlerde sarf ediyor olabilir. Ama kendisi ile çeliştiğini düşünmez. Zihni böyle çalışır. Yalan söyler, aradan iki dakika geçer yalan söyleyen insanlardan şikâyet eder.


Hani diyoruz ya hayatın tamamı algı, hikâye veya yalan.


Şimdi bu insan normal oluyor.


Örneğe dönelim;


Anne çocuğa para ver dediğinde vermeyi öğrettikten sonra işinin burada bitmediğini bilseydi ve çocuğuna “bana lazım sana para veremem/vermem” demesini öğretseydi çocuk bazı durumlarda isteyene para verecek bazı durumlarda vermeyecekti.


İşte çocuklarımızın zihni bu netlikte çalışıyor. Bizim ki gibi değil. Bizde her şey “mış” gibi.


Şunu tüm aileler iyi bilmeli ve emin olmalı, onlar anlıyorlar biz o kadar çelişkiyiz ki anlamlandıramıyorlar.


Başka bir örnek;


Bir Baba çocuğunu seviyor; Seni canımdan çok seviyorum, her şey sana feda olsun, Seni bize yaradan iyi ki verdi diyor. Bunları WhatsApp Duruma yazıyor.


Güzel.


Aynı baba yarım saat sonra gelirsem seni döverim diyor. Ağıza alınmayacak sözler sarf ediyor. Komşularda dinliyor.


Böyle bir insan çocuğunu çok mu seviyor?


Yoksa sevmiyor mu?


Bazen seviyor, bazen sevmiyor mu?


Kendimize karşıdan bakıyor muyuz?


Söylediğimiz gibi miyiz?


Yoksa onları olduğu gibi net davrandıkları için mi farklı görüyoruz?


Örneği unutmayalım; Anne neden herkese para verilmemesi gerektiğini anlatmadı, öğretmedi?


Bunu niye yapmadı. Veya başkaları yani çocuğa bir şeyler öğreten herkes niye böyle yapmıyor?


Çünkü onların sadece kendilerine verileni alabileceklerini, gelebilecekleri noktanın bu olduğuna inanıyor.


Yani kendilerini kurtulmuş ya da olması gereken onları ise anormal görüyor.


Değil.


Tam tersi.


Onlar olması gerektiği gibi bir zihne sahip. Eğitilmesi gereken, kendini değiştirmesi gereken bizzat biziz.


İşte o yüzden çoğu kişinin ıskaladığı yer, bizimde onlardan ayrıldığımız yer tam burasıdır.


Bir insan ömründe yaklaşık 300 kişi ile yakınlık kurar, ömrünün sonuna geldiğinde 3-5 dostu kalır. Otizmli bir çocuk 80 yıl feleğin çemberinden geçmiş ve her şeyin boş olduğunu ölüm döşeğinde fısıldayan tertemiz kalpli bir insanın o anki halidir.


Hepsi budur.


Ters mi geldi ? Normal bunu bekliyoruz. Şöyle diyelim ters gelenlere; “İnsan zihninin en belirgin özelliği de gerçeği reddetmesidir”


Biz anne babalara düşen onları yetiştirmektir.


Neler yapabiliriz ona bakalım. İletişim sorunlarımızı ötelemeyelim. Hayat hayatın içinde öğrenilir.


Bir ucundan başlayalım.


Nerden mi ? Hani şikayet ediyoruz takıntısı bu diyoruz ya işte onlardan. Ben bu ilgiyi nasıl oyuna çeviririm sorusunu sorun kendinize.


Kapakları, kapıları mı açıp kapatıyor kurun bir oyun. Eğlenin.


Unutmayın her şey mümkündür ve Çocuğunuzun varabileceği nokta sizin hayal gücünüz kadardır.


Sınır koymayın hayallerinize. Hayal kurmak bedavadır.


Çocuklarımızın özellikle evlerimizde tartışmaktan, gerginlikten, stresten, olumsuz sözlerden çok çabuk etkilendiklerini hiç aklımızdan çıkarmayalım.


Çelişkili davranmayalım,


Söylediğimiz bir söz ne anlama gelir ve davranışlarımız bu sözle uyumlu mu bu hususa dikkat edelim.


Pandemide Biz onlarla vakit geçirmek, onları gün boyu yakından gözlemlemek, anlamaya çalışmak, hiç yapmadığımız şeyleri birlikte deneyimlemek yerine kurumların açılması için baskı yaptık. İlgililerde istediğimizi yaptı.


Tren kaçtı.





29 görüntüleme0 yorum

Son Paylaşımlar

Hepsini Gör

İLETİŞİM

Yazı: Blog2_Post
bottom of page